Covid-19’un Tedarik Zincirine Etkileri ve Olası Senaryolar
Covid-19 küresel boyutta tüm tedarik zincirleri üzerinde yıkıcı etkilere yol açmaya devam ediyor. Ürünlerinde kullandıkları hammadde ve ara ürünleri Uzak Doğu’dan tedarik eden zincirler bu etkileri çok yoğun olarak hissediyor. Öte yandan Covid-19 tüm piyasalarda ürün ve hizmetlere olan talebi ciddi ölçüde değiştiriyor. Pandeminin yol açtığı bozulmaların diğer krizlerin yol açtığı bozulmalardan en önemli farkı tedarik ve talep yönünde büyük, hızlı ve bozucu nitelikte tüm tedarik zincirleri boyunca olması.
Institute for Supply Management’ın yapmış olduğu anket çalışması Çin’den temin edilen ürünlerin temin sürelerinde ciddi bir artış olduğunu ve Çin’de üretim gerçekleştiren tesislerde kapasite kullanımının yüzde 50’ye düştüğünü gösteriyor. Tedarik zincirlerinin yüzde 44’ününse Covid-19 sebebiyle Çin’den yapacakları tedarikle ilgili herhangi bir planlarının olmadığını ortaya çıkarıyor. Tedarik zincirlerinin etkilenmesinin bir başka sebebi de Çin içinde ve limanlarda yaşanan ciddi nakliye gecikmeleri. Günümüzde kurulu olan tedarik zincirlerinde hammadde veya bitmiş ürün olarak önemli bir yeri olan Çin’de 23 Ocak 2020 ile 8 Nisan 2020 tarihleri arasında fabrika kapatılmalarına gidildi. Bunun da etkileri çok boyutlu olarak devam edebilir. Covid-19 salgının başlangıcından bu yana Öncelikle Çin’de tüm üretim süreçleri ciddi boyutta aksadı ve tüm dünyadaki tedarik zincirleri ihtiyaç duydukları ara ve son ürünleri temin edemedi. Ayrıca daha önceden planlanmış olan kapasite artırımı, kalite iyileştirme projeleri de Financial Times’ın raporladığı gibi yabancı uzmanların Çin’e seyahat edememeleri sebebiyle aksadı. Tedarik yönündeki bu bozulmaların etkilerini sadece 76 günlük üretim kaybı olarak göremeyiz. Covid-19 sebebiyle oluşan üretim kaybının fazla mesai veya benzer uygulamalarla ikame edilebilme ihtimali zayıftır çünkü üretim sistemlerinin bakımı, tekrar normal üretime geçmesi, kapasite artırma projeleri gerçekleştirilmedi. Ayrıca Covid-19 sebebiyle ürün tedarikinde önemli bileşenlerden birisi olan kara, deniz, demiryolu ve havayolu taşımacılığı sistemleri ancak Haziran 2020 tarihinde çok düşük kapasite ile çalışmaya başlamıştır. Tedarik yönündeki bu bozulmanın etkileri 2020 yılı boyunca hatta 2021 yılının ilk yarısında da hissedilecektir.
Talep yönündeyse önemli değişiklikler gözlemliyoruz. Tüm dünya piyasalarında tüketicilerin ihtiyaçları ani bir değişiklik gösterdi ve bazı ürün ve hizmetlere olan talep artarken bazılarına olan talepse ciddi olarak azaldı. Özellikle enerji tedarik zincirlerindeki hızlı ve yıkıcı değişiklikler sonucunda petrolün varil fiyatı 2019 yılı Aralık ayında 70 dolarken Mayıs ayın sonunda 30 doların altına düştü. Enerji tüketiminde tüm dünya çapında ciddi azalmalar oldu. World Economic Forum verilerine göre dünya çapında enerji tüketimindeki azalma 2008 yılında yaşadığımız küresel finans krizinin altı katı büyüklüğünde.
Covid-19 sebebiyle çalışanların büyük bölümü evden çalışmak zorunda kaldı. Artık insanlar zamanlarını işlerine gidip gelmek için değil evde çalışmak ve aileleriyle zaman geçirmek için harcıyorlar. Yaşam ve çalışma tarzındaki bu değişikliğin talep yönünden kalıcı etkileri mutlaka olacaktır. Artık bazı ürün hizmetlere olan talep büyük oranda azalırken bazılarına olan talep giderek artıyor.
Covid-19 bireysel tüketicilerin ürün ve hizmet tedarik alışkanlıklarında ciddi değişikliklere yol açtı. Normalde süpermarketlerden yapılan gıda ve temel ürün tedariki büyük oranda e-ticaret sistemi üzerinden gerçekleşir hale geldi. İngiltere’de RetailX tarafından yapılan anket çalışması, gıda ürünlerinin çevrimiçi kanallardan siparişinde yüzde 32.38’lik bir artış olduğunu gösteriyor. Ayrıca ev dışında yapılan gıda tüketimleri de restoranların, eğlence yerlerinin ve otellerin kapatılması sebebiyle ev ortamına taşınmış olması da gıda harcamalarında e-ticaretin payını yükseltti. İkinci en büyük değişiklikse kıyafet tedarik alışkınlıklarının mağazalardan yine çevrimiçi e-ticaret sistemlerine yönelmesidir. Alışveriş merkezlerinin ve mağazaların kapanmış olmasının getirdiği bu zorunlu değişiklik kıyafet tedarik alışkanlıklarında değişimin hızlanacağına da bir işarettir. Bu temel ihtiyaçların e-ticaret sistemlerine kanalize olmasıyla birlikte evlere teslimat yapan kargo ve kurye servislerine olan talepte yüzde 100’lük bir atış gözlendi. Önümüzdeki dönemde e-ticaret platformlarının tüketiciye mal ve hizmet sunumunda standart bir kanal haline gelmesi ve bu sistemlerin ekonomik verimliliği ve sürdürülebilirliği için çalışmalar yapılması oldukça muhtemeldir.
Kısa vadede gözlemlediğimiz bu değişikliklerin yanı sıra orta ve uzun vadede hem talep hem de tedarikte görülmesi beklenen değişiklikleri değerlendirmek de gerekiyor. 1 Haziran 2020 itibariyle kamu ve özel kuruluşlar işyerlerini açmaya başladı ancak hâlâ ayda bir veya iki hafta işyerinde, diğer zamanlardaysa evden çalışma devam ediyor. Dolayısıyla kısa vadede oluşturulan evde çalışma ortamının orta ve uzun vadede kullanılmaya devam edileceği gerçeği çalışanların evde geçici olarak oluşturdukları ortamı daha kalıcı hale getirmeye yönlendirebilir. Bir anlamda insanların yaşam alanlarını daha kaliteli, teknolojik donanımlı ve sürdürülebilir hale getirmesi bir zorunluk haline geldi. Özellikle kaliteli yaşam alanı ihtiyacını destekleyen ürün ve hizmetler, sağlık ürünü ve hizmetleri, ortamdan bağımsız olarak verimlilik ve işlevsellik sağlayan teknoloji ve iletişim hizmet ve ürünlerinde ciddi talep artışı beklenebilir. Mesailerinin önemli bir bölümünü evlerinde geçirmek durumunda olan çalışanların üretkenliğini destekleyecek akıllı çözümler tedarik zincirlerinin başarısını belirleyecektir. Bunun yanında özellikle beyaz yakalıların çalışma tarzında olacak değişikliklerle bireysel seyahat ihtiyacı azalacaktır. Öncelikle bu alanlarda yeni iş modelleri geliştirmeli, tedarik zincirleri oluşturmalı, ürün ve hizmetleri bir paket halinde tasarlayıp değer zinciri olarak hizmete sunmalıyız.
Covid-19’un tüm dünya tedarik zincirlerine verdiği en önemli uyarıysa üretimin tek bir bölgede odaklanmış olmasının getirdiği tedarik riskleri ve giderek verimsizleşen tedarik zinciri yapısıdır. Küreselleşmeden en fazla fayda sağlayan ülkelerin başında Çin olmuş ve 1990 yılında 318 dolar olan kişi başına düşen yıllık milli gelirini 2018 yılında 9 bin 770 dolara yükseltmiştir. Çin’in bu çok hızlı büyümesinin altında yatan en önemli faktörse Çin’de kurulan ve ölçek ekonomisi avantajlarına göre tasarlanmış devasa üretim tesisleridir. Covid-19, tedarik zincirlerinin tek bir üretim odağına bağımlı olması doğal afetler ve salgınlar sebebiyle tüm dünya için büyük riskler taşıdığını gösteriyor. Önümüzdeki süreçte tüm tedarik zincirleri öncelikli olarak bu bağımlılıktan kurtulmanın yollarını aramaya başlamalıdır. İkinci önemli noktaysa tedarik zinciri maliyetlerinin üretim maliyetlerine göre daha fazla artmış olması. Örneğin, Çin’den Türkiye’ye getirmek üzere hammadde veya ara ürün sipariş verildiğinde yaklaşık iki ay üretimden teslimat ve 25-30 günse denizyoluyla nakliye süreleri gerekiyor. Çin dışında üretim yapmaya çalışan firmaların tedarik açısından karşılaştığı en büyük zorluksa bu yaklaşık üç aylık temin süresinin gerektirdiği finansman ve hammadde/ara ürünleri stokta tutma maliyetleri oldu. Firmalar operasyonlarını sürdürmek için çok ciddi finansman maliyetlerine katlanmak durumunda kaldılar ve ürün fiyatını belirlerken üretim dışı maliyetlerin daha etkili olduğunu fark etmeye başladılar. Tüm tedarik zincirlerinde görülen bu etkiler sebebiyle önümüzdeki süreçte küreselleşmenin bir bölgeselleşme veya yerelleşmeyle devam edeceğini öngörüyorum. Örneğin, Avrupa kıtası için Almanya’nın üretim faaliyetlerine devam ederken Almanya’nın yanında bir veya iki ülkenin üretim merkezi olma konusunda ciddi atılımlar yapmasını bekleyebiliriz. Bunlardan birisi Polonya diğeriyse Türkiye’dir. Türkiye Polonya’ya göre daha avantajlıdır çünkü Avrupa’nın üretim dinamosu Almanya ile komşu değildir ve Avrupa, Akdeniz, Orta Doğu, Batı Asya ve Kuzey Afrika bölgesine de ürettiği ürün ve hizmetlerle kolayca erişebilir. Dolayısıyla Pandemi sonrası süreçte Türkiye için önemli fırsatlar bulunuyor ve bu fırsatları iyi değerlendirmek gerekiyor. Türkiye’nin temel malzemelerin üretimi, katma değeri olan ürünlerin üretimi, tedarik zinciri ve hizmet sektörlerinde yoğunlaşması gerekiyor. Türkiye coğrafi konumu ve demografik yapısıyla sadece bir sektöre veya tedarik zincirinin sadece tek bir bölümüne odaklanamayacak boyutlarda bir ülkedir. Özellikle tüm katmanlarda teknolojik olarak dışa bağımlılığı azaltıp kendi teknolojilerimizi geliştirmeye odaklanmalı ve bu yöndeki girişimleri desteklemeliyiz.
Covid-19’un tedarik zincirlerine olan etkilerinin bazıları geçici olmakla birlikte, yaşadığımız sosyal, ekonomik ve psikolojik ortam köklü değişiklikleri de beraberinde getiriyor. Bu değişikliklere hazırlıklı olup teknolojiyi, rasyonel düşünmeyi ve sorumluluk içerinde stratejik adımlar atmayı başarabilirsek tedarik zincirlerimizin bir toplumsal refah ve sürdürülebilirlik unsuru hale gelmesini sağlayabiliriz.
Link: https://hbrturkiye.com/blog/covid-19-un-tedarik-zincirine-etkileri-ve-olasi-senaryolar
Comment